9 Şubat 2016 Salı

“Mealcilik” Tartışmalarına Katkı veya Geç Kalmış Bir Cevap

Bu yazı İslamiyat Dergisinde yayınlanmak üzere kaleme alınmıştı. İslamiyat Dergisinin içinde bulunduğu durum ve daha başka nedenlerden dolayı yayınlama imkanı olmadı. Bu yazının geniş bir özetini fikriyat.net sitesinde yayınladım. Ancak son günlerde bu tartışmaların tekrar canlanması ve çeşitli tartışmalar başlaması üzerine birçok karanlık noktayı aydınlatacağı düşüncesi ilgili yazının tamamını yayınlıyoruz.

İslamiyat Dergisinin (cilt:10, sayı:1, ocak-mart 2007) son sayısında Doç Dr. Mustafa Öztürk’ün “İslami Kökenciliğin Bir Tezahürü: Mealcilik” adlı makalesi bir açıklama ve cevap hakkını doğurmuştur. Hem Mehmet Yaşar Soyalan olarak kendimin, hem ilgili yazının omurgasını oluşturan Kalem Dergisi’nin, hem bu dergiye katkıda bulunan diğer yazar arkadaşların, -Kalem’in yayın yönetmeni olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki-, Mustafa Beyin makalesinde iddia ettiği tanım, tasnif, isimlendirme ve değerlendirmelerin çoğu ile uzaktan yakından ilgileri yoktur.

Çağımızda Kur’an’ı Yeniden Bulan Adam: Seyyid Kutub

-Kur’an Algısı ve Türkiye’deki Kur’an Okumalarına Etkisi üzerine-

Giriş

Seyyid Kutub, geleneksel cemaatlerle organik bağı olmayan, arayış içindeki tüm gençler, özellikle de orta ve yüksek öğrenimini 70’li yıllarda yapmış bizim kuşak üzerinde fikri ve siyasi anlamda ciddi etkileri olmuş önemli bir düşünür ve hareket adamıdır. Onun kitapları Türkiye’de 60’li yılların sonlarına doğru yayınlanmaya başlandı ve 70’li ve 80’li yıllarda artan bir ivme ile devam etti. Türkiye’de okuyucu ile buluşan ilk kitapları “Kur’an’da Edebi Tasvir” ve “Kur’an’da Kıyamet Sahneleri”gibi daha çok Kur’ani yaklaşımlarını ortaya koyan kitaplardı. Örneğin “et-Tasviri’l- Fenni fi’l-Kur’an” isimli kitabı “Kur’an’da Edebi Tasvir” ismiyle 1967 yılında tercüme edilip yayınlanmıştı.

Müslüman Deyimi Üzerine Bir Değerlendirme

Kur'ânî birçok kelime zaman içerisinde, bazı anlam kaymalarına uğrayarak Kur'ân'da kullanıldığı anlamı aşan, veya ilgili olmayan anlamlarda kullanılmaya başlandı. Zikir, fasık, zalim, muttaki, muhsin, tesbih gibi anlam kaymasına uğrayan veya Kur'ân'ın yüklediği mânâlardan soyutlanan kelimelerden biri de müslüman kelimesidir.

Kur'ân'da; müslüman Hz. Muhammed'e gelen vahye inananların adı olmakla birlikte, hayatını gelen bu vahye göre biçimlendiren kişinin adıdır. Vahy doğrultusunda kendisine bir yön çizen, yapması veya yapmaması gereken şeyleri vahye göre -vahy'de ortaya konan temel ilkelere göre- belirleyen kişinin adıdır. Müslümanı tanıtan, başka bir deyişle müslüman olanı müslüman olmayandan ayıran birçok özellik vardır. Bu nedenle Kur'ân-ı Kerîm'de müslümanı, kuru bir iman etmesinden öte yaptığı veya yapması gereken şeylerle tanımlıyor. Örneğin, "onlar şöyle inanırlar"ın yanında "mutlaka şöyle yaşarlar, şunları yaparlar, şunları yapmazlar" deniyor. İmanla amelin kesiştiği noktada müslüman şahsiyet beliriyor.

Kur’an Meali Okuma Yöntemi Üzerine Bir Öneri

Giriş

İnsanoğlu bugün de inanç konusunda, Kur'an'ın indiği dönemdekine benzer sorunlarla karşı karşıyadır. Bu sorunlarla yüzleşmenin ve onları çözmenin en etkili yolu, Kur'an'ın kendilerine ayna olmasını sağlamaktır. Ana dili Arapça olmayanlar için bu da ancak Kur'an Meali okumakla mümkün olur. Çünkü o, insanlara hidayet için gönderilmiş son ilahi müjdedir ve Allah'ın rahmetinin, insandan ümidini kesmediğinin ve ona güvendiğinin en önemli nişanesidir. 

Ancak, pekçok nedenden dolayı, bugün için, Kur'an ile muhatapları arasında bazı engeller sözkonusudur. Onun sahih anlamına ulaşılmasını zorlaştıran bu engelleri ortadan kaldıracak ve okunduğunda insanlara, kendilerini onda görecek ve yanlışlarını düzeltme imkânı verecek bir okuma yöntemi bulmak, bu alanda yoğunlaşan ilim adamlarımızın öncelikli görevleri arasındadır.