İnsan benliğini ve onun şekillendirilişini (ve nefsin ve mâ sevvâhâve) düşün!
Öyle ki O ahlaki zaaflarla (fucuraha) ve Allah'a karşı sorumluluk bilinciyle (takvaha) donatıldı (fe-elhemeha). Bil ki, her kim (benliğini) arındırırsa, mutluluğa ulaşacak ve onu (karanlığa) gömen de hüsrana uğrayacaktır. (Şems:91/7-10)
Şüphesiz biz, insanı denemek için katışık bir su damlasından yarattık.
Onu işitme ve görme (duyuları) ile donattık ve her durumda biz ona yolu gösterdik.
Böylece ister şükreden bir mü’min olsun, isterse de nankör bir kâfir! (İnsan:76/2-3)
Soru soran, akleden, araştıran,
üreten, direnen, tanımlayan biri olabildiği gibi o, daha çok başkalarının
sırtından geçinen bir asalak, geleneğin/dinin afyonunda bir sarhoş, olanla/
verilenle yetinen, olanın/verilenin ötesini düşünemeyen kendi kozasında bir mahkûm,
kaderi başkasının elinde bulunan ve her daim yeniden tanımlanan bir obje/nesne
olmayı istemiş ve istemeye de devam ediyor.
Gizemle büyülenmek, hazırla
oyalanmak, vermeden/hak etmeden almak, mazluma zalim, zalime/güçlüye kul olmak,
aşağıya tükürmek, yukarıya imrenmek, güce tapınmak/ yaslanmak, kalabalıklar
arasında kaybolmak çok azı dışında onun genel karakteri olmuş.
Gözleri, güçlü bellediklerinde,
üstün gördüklerinde, çobanlarında… Çoban, bir elinde kırbaç bir elinde havuç
kalabalıkların önünde yürüyor. Kendisinden ve sürüsünden çok emin, dönüp
arkasına bile bakmıyor. Sürü, çobanı sorgulamak yerine, içindeki akleden, fark
eden, fehmeden, “niye”, “niçin”, “nereye” diye soranları, kardeşlerine merhamet
kanadını indirenlerin kanadını kırmakla, onları fark edemez, soru soramaz hale
getirmekle meşgul. Kardeşler, “bozguncular/fitneciler” olarak yaftalanarak, ya
içeride yok ediliyor, ya kurt-kuş kapsın diye sürünün dışına/çöle atılıyor ya
da “ıslah edilerek asıllarına döndürülüyor”. Üstelik tüm bunlar yol boyunca,
henüz çoban emretmeden yapılıyor.
Ancak her serüvende/yolculukta, tüm
zorluklara rağmen, akleden, azmeden, sabreden, sürünün içinde sürü olmayan,
sürüden de ayrılmayan, sürüyü de dağıtmadan, vicdanıyla, merhametiyle,
cesaretiyle, ferasetiyle, ilmiyle var olmaya/ örnek olmaya, sürüyü, sürünün her
ferdini, çobana, sürüye ve sürü psikolojisine inat, tek başına bir millet kılmaya
çalışan, çabalayan İbrahimler hep olagelmiştir ve olmaya da devam edecektir.
İnsan, hep iki çeşit; tanımlayan-
tanımlanan, veren- alan, arayan- duran, soran-korkan, akleden-
vehm eden, çalışan- uyuyan, cömert-cimri, adil- zalim, merhametli-merhametsiz,
direnen- boyun eğen, ümit aşılayan- azap/korku yayan, şükreden-
inkâr eden…
Sen, hangisisin,
hangisindensin!
Evet süper bir giriş ve 12 kişilik sorusu okumak çok zevkli. Teşekkür
YanıtlaSilİnsan, etken/etkileyen ama daha çok etkilenen/edilgen bir varlık. O, lokomotif olabilme imkânına sahipken vagonluğu, topluluk içinde, topluma rağmen kendisi olabilecekken/ kalabilecekken, genellikle sürü olmayı/kalmayı seçmiş... Sürü olmayı sorumluluk almaya yeğlemiş.
YanıtlaSilhttps://www.facebook.com/permalink.php?story_fbid=496105197507553&id=100013242319421
Yaşamın her anında sorulması gereken önemli ve de Sıratı Müstakimde olmamızı sağlayacak sorular.
YanıtlaSil